14 Eylül 2017 Perşembe

O (IT) 1990 İnceleme



     Lise yıllarında romanını okuduğum o okuduğum en sürükleyici kitaplardan biriydi.  Fakat ben kısa olanını okumuştum yeni baskıları yaklaşık bin sayfa ve okunması gereken kitaplardan. Stephen King efsanelerinden biridir bu eser.Hatta en iyilerinden. Yeni filmine sinemada gitmeden önce eskiden çekilmiş mini dizisini izlemek istedim.

İMDB:6.9

     İlk kısım büyümüş karakterlerimizi çocukluğuna götürerek sırayla tanıtıyor. Mike Hanlon'un aramaları sayesinde unutulmuş olanı hatırlamaya başlıyorlar. Sadece Mike unutmamış çünkü o Derry'den hiç ayrılmamış. Diğerlerinin hayatları başarı içinde geçerken Mike sıradan bir hayat yaşıyor. Bu ekibin dostluğu çocukken bir arada kurdukları kulüp sayesinde gelişiyor. Her birinin palyaçoyu fark etmesi ile yaşadıkları korkuyu birlikte yenmeye çalışıyorlar ve lucky seven oluşmuş oluyor. Birlikte canavarı yok etmeye çalışan çocuklar canavarı yaralıyorlar eğer ölmediyse yine geleceklerine söz veriyorlar ve büyümüş halleriyle bu işe son noktayı koymak için geri dönüyorlar.
     Dizi pek çok şey katmış olabilir sinema dünyasına özellikle alttaki sahneyi film hakkında hiç bilgisi olmayanlar bile hatırlar.
   
     Ayrıca eski fotoğraf görülen yerlerde korkutucu sahneler oluşmakta genelde.

     Diyaloglar o dönem sinemasında olduğu gibi ciddilileşerek, gerçek gösterilmeye çalışılıyor. Çocukların sohbetleri daha çok çocuk sohbeti değil, yetişkin sohbeti gibi duruyor bu nedenle. Fakat bunun temel etmeni o dönemki sinema ve oyunculuk anlayışından ibaret. Yeni filmdeki temel farkın çocukların sahnelerinden kaynaklanacağını düşünüyorum. Ayrıca o yıllardaki efekt kalitesi düşük kalıyor. Yeni filmde efektlerin sizi etkilemesi çok doğal. Korkmak için gerçekten izlenecek filmlerden sayılır. Korku filmi seven sevmeyen herkes yeni filme gitmelidir.
     
     Dizide dikkat çeken noktalardan biri Beverly'nin herkese yüz vermesi olsa gerek.
     
     Buzdolabında konuşan kafa çıkması ise efsane sahnelerden.

Puanım: 7/10


Sonuç: İzlenmesi gereken film


11 Eylül 2017 Pazartesi

Fuzuli ve Edebiyat



     Üç dilde de (Türkçe, Arapça ve Farsça) şiir yazabilecek bilgi ve yeteneğe sahip olan Fuzuli, şiir sanatı üzerine kurumsal düşünceler üretmiştir. Bu konuda yaptığı ilk iş, ayetlere ve hadislere dayanarak şiirin islam dininde günah olmadığını kanıtlamak olmuştur. Fuzuli'ye göre şiir '' dünya insanlarına verilen tanrısal bir lütuftur.''. Farsça Divan'ının önsözünde bu mistik yaklaşımı şöyle açıklar: ''Şiir, kaynağı Tanrı sanatında bulunan bir marifettir. Şair, ilahi bir yardıma mazhar olmaksızın kusursuz şiir söylemeye kadir olamaz. Bununla beraber şiir, Tanrının en yakın lütuflarına mazhar olmuş peygamberler için değil, dünya insanlarına mahsus bir sanattır.'' Şiirin temelinde bilgiyi gören Fuzuli, şairliğin bilgi edinme ve çalışmayla yetkinleşebileceğini öne sürer: ''İlimsiz şiir, temelsiz duvar gibidir. Temelsiz duvarsa son derece itibarsızdır. Şair sanatında ilerledikçe ilimsiz şiirden ruhsuz bir ceset gibi tiksinir. Bu sebeple şairin gerçek şiiri söyleyecek seviyeye varması için akla ve nakle ait tüm bilgileri öğrenmesi gerekir.'' Fuzuli, dil ile şiir arasında da çok yakın bir ilişki olduğu görüşündedir. Ona göre şiir '' süsü güzel olan bir sevgili''dir; sözse '' gönül hazinesinin incisi''dir. Şiirin özünü sevgi oluşturur. Sevgi söz konusu olunca da, bunu anlatacak en uygun türün, gazel olduğu inancındadır. Gazel türü üzerine yazdığı bir şiirinde, bu türü şairin yaratıcılığının gerçek göstergesi olarak tanıtır:

          Gazel bildürür şâirin kudretin
          Gazel arturur nâzımın şöhretin.

     Divan şiirinin en lirik şairi sayılan Fuzuli'nin şiirlerinde konu, biçim, dil ve anlatım yönünden divan şiir geleneğine sıkı sıkıya bağlı olduğu görülür. O, bu özelliğiyle divan şiirinin ''klasik'' niteliğini kazanmasında etkili olan şairlerin başında gelir.
     Fuzuli, bütün şiirlerinde iki önemli temayı işlemekle seçkinleşir: aşk ve yalnızlık. Aşk divan şiirinin değişmez konusudur; çoğu zaman sevgiliden ayrı olmak, sevgiyi özlemek, ondan ayrı olmaktan dolayı acı çekmek, ayrılıktan yakınmak gibi yan temalarla iç içe yer alır. Aşk duygusu Fuzuli'ye büyük mutluluk vermektedir, hayatını doldurur.
       

          Aşk imiş her ne var âlemde
          İlm bir kıl ü kal imiş ancak
          (Alemde her ne varsa aşk imiş
          Bilim sadece bir dedikoduymuş)

     Bu aşk temelde ayrılık acısıyla beslenir. Şair güzelliğini övdüğü sevgilisine ne yaptıysa kavuşamamaktadır. Aslında sevgilisine kavuşmayı hiç istemez. Sevgilisine kavuştuğunda aşk ateşinin yok olacağından korkar. İçinde bulunduğu acıklı durumdan şikayet etmeyi aklına getirmez, tersine aşk nedeniyle çektiği acılara büyük bir zevkle katlanmayı ilke edinmiştir. Yaşadığı acıya sanki gerçeklik duygusu katmak istercesine büyük aşk hikayeleri kahramanlarının aşkı ile kendisininkini karşılaştırır, kendisini gerçek aşk olarak betimler.
   
          Bende Mecnûn'dan füzun âşıklık istidâdı var
          Âşık-ı sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var
          (Bende mecnun'dan çok aşıklık yeteneği var
          Sadık âşık benim, Mecnun'un ancak adı var).

     Hayatı boyunca yoksulluk çekmiş, değerinin bilinmediğine inanmış olan Fuzuli, acıyı şairliğin sermayesi olarak görmüştür. Daha doğrusu yaşadığı acıyı aşk acısına döndürmüştür.böylelikle şair kendisinin aşk ülkesinin veya sıkıntı, kanaat, yokluk ülkesinin padişahı ilan eder; gerçek mutluluğu bu yolla bulduğuna ve bunun da ebedi olduğuna inanır.
     Fuzuli şiirlerinde klasik sevgi anlayışını yansıtır: bu sevgi sadık değildir, cefa etmeyi gelenek haline getirmiştir; âşığına hiç yüz vermez. Sevgilinin bu tutumu şairin ölümsüz dizeleri de yazmasını sağlar.
     Fuzuli'de aşk temasına çoğu defa '' yalnızlık'' teması eşlik eder: aşkla yalnızlık trajik bir karşıtlık oluşturur. Aslında aşk varsa yalnızlık olmaması, yalnızlık varsa aşk olmaması gerekirdi. Ancak Fuzuli'de yalnızlık ve aşk bir bütün oluşturur. Onun yalnızlığı, sevgilinin yokluğundan, dostların ilgisizliğinden kaynaklanır:

          Dost bipervâ felek bîrahım devrân bîsükûn
          Derd çok hem-derd yok düşmen kavî tali zebûn
          (Dostlar pervasız, kader acımasız, zaman huzursuz,
          Dert çok dertleşecek kimse yok, düşman güçlü, talih dükünleşmiş).

     Öyle bir anlaşılıyor ki Fuzuli ''yalnızlık'' ı sevgilinin mazmunlarından biri olarak ele almıştır.


Hayatı için buraya tıklayabilirsinz.

10 Eylül 2017 Pazar

Fuzuli Kimdir? Hayatı Detaylı Bilgi

    

     Türk-İslam kültür ve sanatının XVL. yy’da yetiştirdiği en ünlü şair, kuşkusuz Fuzuli’dir. Yaşamı boyunca Irak’tan çıkmayan,  sürekli geçim sıkıntılarıyla boğuşmak zorunda kalan Fuzuli, yaşama, insana, güzele, güzelliğe duyduğu sevgiyi, içinde kalıp yeni söyleyişler geliştirebilmenin yollarını araştırmış, bu konuda düşünceler üretmiş, şiirin temelinde bilimi, özünde sevgiyi bulmuştur. Şiirlerinde ve özellikle Leyla ile Mecnun mesnevisinde lirizmin doruğuna ulaşmış, tasavvuf düşüncesinden de başarılı bir biçimde yararlanmayı bilmiştir.
                                                                          

                                      HAYATI


                                                                  
     Asıl adı Mehmed olan Fuzuli'nin doğum yeri kesin olarak bilinememektedir. Fuzuli Farsça Divan’ının önsözünde ‘‘Benim doğduğum yer Irakı Arap’tır’’ der. Tezkire yazarları Bağdat’ı  Hille’yi Kerbela’yı göstermektedirler. Fuzuli’nin doğum tarihide varsayılanlardan öteye gitme ak.amektedir. Çoğu tarihin ortak noktası 16. yy. nin başlangıcına denk gelmesidir. Kendisi bir eserinde babasının adının Süleyman olduğundan bahsetmektedir.
     Büyük Selçuklular zamanında Irak'a yerleşen Oğuzların Bayat boyundan olan çeşitli şehirlerde çoğu bilim dalında eğitim almıştır. Arapça ve farsça öğrenmiştir. Şiire daha çok ufakken mahalle mektebinde başladığını belirtmiştir fuzuli. Şiirlerinde kullandığı Fuzuli mahlasını da kimselere benzememek, nükte yapmak için kullandığını söylemiştir. Açıkladığına göre Fuzuli fazl'ın (erdem) çoğuludur hemde halk arasında ''edebe aykırı davranış'' olarak anılmaktadır.
     İran(Selmanı Saveci, Hafız), Çağatay(özellikle Ali Şir Nevai) ve Osmanlı şairlerinin(özellikle Necati) eserlerini okumuş, onlardan etkilenmiş ve esinlenmiş olan Fuzuli, şiir ile bilim arasında ilişkiler konusunda kuramsal düşünceler ortaya koymaya başlamıştır. Kitaplarında yer alan en eski şiir olarak Diyarbakır ve çevresine egemen olan Elvend BEY(öl. 1504) için yazdığı kaside gösterilmektedir.
     Hayatı boyunca Irak' tan dışarı hiç çıkmamış(bu nedenle gurbeti iç dünyasında yaratmış) olan Fuzuli Necefte Hz. Ali'nin türbesinde hizmetli olarak çalışmış.
     Bağdatın Osmanlılarca fethi Fuzulinin hayatında bir dönüm noktası olmuştur: Fuzuli Kanuni'nin Bağdat'ı almasını kutlu bir olay olarak değerlendirmiş ve bunun için ebced hesabıyla bir de tarih düşmüştür. ''Geldi burc-ı evliyâya Pâdişâh-ı nâm-dâr''(ebced hesabıyla 941-1534). Kanuni için gül redifli bir kaside yazmış olan Fuzuli padişahın övgüsünü yaptıktan sonra kendisine değer verilmemesinden yakınmayı da ihmal etmemiştir.
     Fuzuli ayrıca diğer devlet büyüklerine de kasideler sunup onların yardımını ve koruyuculuğunu sağlamıştır. Bu arada Kanuni ile Bağdat'a gelen Taşlıcalı Yahya Bey, Hayali Bey gibi ünlü Osmanlı şairleriyle de tanışıp dost olmuş, onların meclislerinde bulunmuştur. Yine böyle meclislerin birinde bilim ve sanat adamları Fuzuliden Leyla ile Mecnun mesnevisini yazmasını istemişler, Fuzuli de bu mesneviyi yazıp Bağdat valisine sunmuştur. Bu yazdıklarından dolayı kendine günde 9 akça gibi çok az bir miktar verilmesi için padişah buyruğu çıkmıştır. Ancak bu maaşı alamayan Fuzuli, şikayetini bir mektup(şikayetname) yazarak nişancı Celalzade Mustafa Çelebi'ye iletmiştir. Celalzade'nin araya girmesiyle Fuzuli maaşı alabilmiştir.
     Fuzuli Bağdat valileriyle iyi geçinmeye çalışmıştır hep Hadikatü's-Süeda'yı da Bağdat valisi Mehmed Paşaya sunan Fuzuli, belli ki şii oluşundan yeterli yardım ve sürekli destek görememiştir. Bu nedenle de Sünni Osmanlı yöneticilerinin kendi değerini bilmediklerini zaman zaman dile getirmiştir. Bir ara Kanuni'nin oğlu Şehzade Beyazid ile de mektuplaşan Fuzuli, şehzadenin yanına gitmek istediğini bildirerek ondan yardım istemiştir. Ancak bu dileği de gerçekleşmemiştir. Fuzuli ''Rum Zarifleri'' diye gıptayla söz ettiği Osmanlı şairleri gibi Anadoluda yaşamak istediğini defalarca tekrarlamışsa da buna ne fırsat ne de maddi imkan bulabilmiştir.  
     Fuzuli son yıllarınıda maddi sıkıntı içerisinde geçirmiştir. Hemşerisi tezkire yazarı Ahdi'nin yazdığına göre Fuzuli 1556 yılında Irak'ta başgösteren bir veba salgını sırasında ölmüştür. Ahdi onun ölüm tarihini '' göçtü Fuzuli'' (ebced hesabıyla karşılığı 963=1556) sözüyle belirtmiştir. Fuzulinin nerede öldüğü, nereye gömüldüğü konusunda kaynaklarda güvenilir bilgiler bulunmamaktadır. Yine Ahdi Fuzulinin evlendiğini bu evlilikten Fazli adlı bir oğlu olduğunu ve onunda babası gibi şiirler yazdığını bildirmektedir.



                                                                                                               KAYNAK: AXİS 2000

4 Eylül 2017 Pazartesi

Babamın Kitabı Urs Widmer (İnceleme)

     Kitabın Künyesi :
Yayın: Ayrıntı Yayınları
Basım: 1.basım 2011
Sayfa Sayısı: 159
Çevirmen: Zehra Aksu Yılmazer

      ''Benim babam komünistti. Hep komünist olmamıştı tabii; öldüğünde artık komünist değildi zaten.'' diye başlıyor kitabımız. Babasının kendi hayatını yazdığı kitap ortadan kaybolduktan sonra oğlunun kitabı tekrar yazmasını konu alıyor kitap.
     Kitapta ilk dikkat edeceğiniz şey paragraf yok nerdeyse sayfalarca düz yazı. Aradaki paragraflar bölümleri ayırmak için kullanıldığı söylenebilir. Kitabı okumak zevkli hatta kitap sevenler için daha da zevkli konuma geliyor. Kitap seven ve çevirmen bir insanı anlattığı için bilmediğimiz pek çok kitap ve yazar ile karşılaşıyorsunuz. En zevklisi bu kitapları araştırmak oluyor fakat çoğu Türkçeye çevrilmemiş bile. Urs Widmer'in de kitaplarının çevrilmediği düşünülürse ayrı bir ironi. Fakat kitaptan öğrendiğim ve beni en çok etkileyen roman ''Adsız Ülke'' oldu. Alain-Fournier'in yazdığı ilk ve tek roman 28 yaşında vurularak ölmüş. Bu kitap bu yüzden okuma listeme eklendi.
    Kitabın başlarında insanın aldığı zevk daha fazla sanki ilk başlara yazar daha çok önem vermiş gibi geldi insana. Geçen sene Ayrıntı Yayınlarından ucuzlatılmış kitaplardan yaklaşık 50 tane kitap almıştım içlerinden böyle kitaplar beklemezdim.

Puanım:8/10

Sonuç: Kesinlikle okunması gereken kitap

Kitapta Altını Çizdiğim Yerler :

Ataların, bilmediği aziz heykellerinde yaşamaya devam eden ataların şarkısıydı belki de bu.

Amcası sunağın üzerindeki siyah örtüyü kaldırdı ve örtünün altından büyük, kara bir kitap çıkardı; kenarları altın varaklı, kurdele ayraçlı kocaman cildin sırtında Karl’ın adı yazıyordu. Karl. Amcası bütün topluluğa sesleniyormuşçasına yüksek bir sesle, ‘‘Bu Beyaz Kitap’’ dedi. ‘‘Adı böyle çünkü içinde bir sürü beyaz sayfa var. Ölene kadar geçirdiğin her günü bu kitaba yazacaksın. Uzun ya da kısa ama kendi tarzında. Burada hepimizin yaptığı gibi kısa ya da uzun ama kendi tarzımızda. Yazı yazmayı hiç öğrenmemiş olanlar bile kitaplarına her gece üç çarpı işareti koyarlar.’’


Nehir boyunca yürürken şiirlerden, iyi şiirin nadiren yazıldığından, yazıldığında da nedeninin bilinmediğinden bahsettiler.

3 Eylül 2017 Pazar

Maviye Boyanmış Sular Cemil Kavukçu (İnceleme)


     Kitabın Künyesi :
Yayın: Can Yayınları
Basım: 1.basım 2016
Sayfa Sayısı: 134

     Öncelikle şunu söylemeliyim Cemil Kavukçu hakkında bir fikrim yokken almıştım bu kitabı. Yazar seçerken yanlışlıkla basmıştım ve bir kitabını alayım bari dedim. Deniz ile ilgili öykülerini topladığı kitabını almış oldum böylelikle. Ama bu kitapta yer alan öykülerin çoğu daha önce başka kitaplarında da yer almış öykülerden oluşmakta.
     Cemil Kavukçunun da dediği gibi okuması zor bir kitap. Ama insana zevk veren yanı var. İlk başlarda öyküler birbirinden bağımsız gelmeye başlasa da bir noktadan sonra olaylar ve öyküler birbirini takip etmeye başlıyor. Cemil Kavukçu'nun anlatımı sayesinde sizde romanın içinde yer alan biri gibi hissediyorsunuz.
     Bu kitap daha çok edebi zevk almak için okunacak bir kitap ve bu kitap sayesinde en az bir kez daha Cemil Kavukçu okumayı düşünüyorum.

Puanım:7/10

Sonuç: Okunması gereken kitap

Kitapta Altını Çizdiğim Yerler :

Ölüme terk edilmiş sağır, korkunç bir gemi vardı karşımda.

Yaradana sığınıp birazda içtiğim votkalardan cesaret alarak o zor soruyu sordum. ‘‘Çarkçıbaşım’’ dedim, ‘‘makinedeki arıza büyük galiba…’’
‘‘Yaklaştıkça çirkinleşiyordu gemi. Yaşaması güç berbat bir yerdi…’’

Unutmayacaktık. O, günlerce, gecelerce ağzına takılmış zokayla gemiyi izleyecek, peşimizi bırakmayacaktı. Ne o bakışı unutabilecektik ne de o tiz sesi. Başını sudan çıkarıp bize bakar, o tiz sesiyle ağzındaki zokanın hesabını sorar diye koylarda demirlemeyecektik artık. NOHAP bundan böyle arızalanmayacak, gemimiz ağlamayacaktı.                                                                                                     
Ama çarkçıbaşımız…
Çarkçıbaşımız her gece daha çok içecekti. Kural buydu; deniz denize dayanabilenlerin işiydi.


 Kitabın son hikayesi ayrıca güzel.

2 Eylül 2017 Cumartesi

SİNEKLERİN TANRISI WILLIAM GOLDING (İnceleme)


     İş Bankası Kültür Yayınlarının çok sevdiğim serisi olan modern klasiklerin ilk kitabı Sineklerin Tanrısı. öncelikle şunu söylemek gerekir kitabı genel olarak Dr. Moreaou'nun Adası kitabında geçen olaylardan esinlenmiş gibi bir hisse kapıldım. Zaten adada geçen ve sonu ahlaki yozlaşmaya giden kitapların çoğunun bu kitaptan esinlendiğini söylemek yanlış olmaz.

     Kitabın başını biraz sıkıcı bulduğumu kabul etmem gerek. Fakat olaylar kitabın sonunda aksiyona dönüşüyor. Adada çoğu ufak birçok çocuğun olmasından dolayı çocukların istekleri ve yaptıkları çoğu zaman mantıklı değildi. Domuzcuk'un yaşadığı olaylar ve çoğu zaman haklı olması ahlaki yozlaşmanın önündeki nadir engellerden biriydi kitapta. Ve giderek yok olan kurallar insanın içindeki vahşeti çıkarmaya başlıyor. Golding'in anlatmak istediği asıl şey insanın içinde iyilikten çok kötülük olabileceğidir. İlkel yaşamın buna olanak sağladığı gibi yorumları ortaya çıkarmaktadır. Kitabı okumamış olanlar için kitapta geçen olaylardan pek bahsetmek istemiyorum.

     Kısacası yaşanan tüm olayların çocukların tek başına yaşamayı eğlenceli bulmasından, onların dışarı çıkan ilkel benliğini çok güzel bir şekilde yansıttığı için Nobel Edebiyat Ödülüne sahip olmuştur.

Puanım: 8/10

Sonuç: Kesinlikle okunması gereken kitap

6 Aralık 2014 Cumartesi

Minonslar Geliyor

Çılgın hırsız filminden tanıdığımız minyonların filmi çıkıyormuş. Bu sevimli yaratıkların filimide hoş olacağa benziyor. 10 temmuz 2015 tarihinde vizyona girmesi bekleniyor. Fragmandan anlayacağımız üzere çok komik ve eğlenceli bir film bence birisini bulursam kesin giderim bu filme ama animasyon seven çok kişi yok tanıdığım. Neyse eğlenmek için bu filmi izleyin özelikle çılgın hırsız filmini sevenler kesinlikle gitmeli.

O (IT) 1990 İnceleme

     Lise yıllarında romanını okuduğum o okuduğum en sürükleyici kitaplardan biriydi.  Fakat ben kısa olanını okumuştum yeni baskıları y...